Nuri Bilge Ceylan
herkesin bildiği gibi filmleriyle tanınan en son da Cannes’da aldığı ödülle
oldukça ses getiren bir sanatçı. Filmlerini izleyen farklı kafalardaki her
insan onun filmlerinin “durağan” olduğu konusunda hem fikirdir. Hatta bazen
izlediğimiz videolarda veya gördüğümüz
manzaralar karşısında eğer bir
durağanlık hakimse “baksana ya Nuri Bilge Ceylan filmi gibi” filan
diyoruz. “Nuri Bilge Ceylan filmi olmak”
gibi bir deyim türemiş yani. Başka bir açıdan ise toplumda genelde kolay tüketilen, fazla düşündürmeyen,
akıcı filmlerin gişe yaptığını düşünürsek; Nuri Bilge’nin bu denli halk
tarafından tanınması da bence onun için ayrı bir başarıdır diye düşünüyorum.
Nuri Bilge’nin ilk
izlediğim filmi Kış Uykusuydu. Bu şaheseri sinemada izleme şerefine nail
olmuştum. Salon oldukça büyük olmasına rağmen toplamda 10 kişi yoktu. Film
başladı, tabi Kapadokya’da geçiyor, sahneler kartpostal gibi, her şey çok doğal
sanki olaylar gözümün önünde oluyor gibi,haliyle oyunculuklar mükemmel. Sonra
bir baktım ki filme kendimi oldukça kaptırmışım. Ara verildiğinde uykudan
uyanır gibi oldum, tekrardan başladığında geri uykuya dönmüş gibi. Özellikle
şöminenin başında karı ile kocanın konuşması beynime çekiçler indiriyordu,
sanki bir aksiyon filmiymiş gibi soluksuz izlemiştim o sahneyi. Biraz
abartıyor olabilirim tabi ama hissiyatım böyleydi, sanırım kendimi ana
karakterle oldukça özdeşleştirdiğimden olsa gerek. Film yaklaşık 3 saat 20 dakika. Yani durağan bir filmin bu süre boyunca izleyiciyi baymaması büyük
ustalık gerektirir. Ama tabi yine de herkes de beğenmedi ben salondan çıkarken
2-3 kişiydik çoğunluk yarısında terk etmişti bile. Hıncal Uluç bir yazısında
filmin 200 saatlik bir çekimi olduğunu güç bela 4 saat 50 dakikaya
indirildiğini yazmıştı. Kimileri “uff ya
o neymiş öyle ömrümüz solar” diyebilir tabi saygı duyarım (ima yok!) çünkü
sinemadan her insan başka şeyler bekler. Ama benim için bir buçuk saatlik
dilimde ne anlatmış olabilceği mevzusu oldukça merakımı celb ediyor. Yeni çıkan DVD sinde uzun
versiyonunu göremedik, keşke koysalarmış.
Daha sonrasında ise
sırayla Bir Zamanlar Anadolu’da ve 3 Maymun filmlerini izledim. Onları da
beğendiğimi söyleyebilirim. Yazıyı uzatmamak adına onlara değinmeyeceğim, ama bir
tavsiye olarak özellikle 3 Maymun’da kahramanımızın zil sesi tonu olan Yıldız
Tilbe “sen de mutlu olma e mi ?” şarkısını arabesk playlistinize ekleyin derim.
Ara ara açar dinler, dertlenirim. Neyse…
Geçen Pazar Cermodern’de Özkekos grubu olarak (bir fireyle) kahvaltı yapalım dedik. Pazar günleri açık büfe kahvaltıda indirim yapıyorlarmış, hava güzel, ortam güzel sonrasında da vakit geçirmek için sergi gezeriz filan dedik ve gittik. Bir pazar kahvaltısını orada yapmanızı öneririm, biz güzel vakit geçirdik. Sonrasında ise yaklaşık bir ay önce müzeye gelen Nuri Bilge Ceylan fotoğraf sergisini gezdik.
Türkiye’nin birçok
köşesinden Nuri Bilge tarafından çekilmiş panoramik fotoğraflardan oluşuyordu
sergi. Özellikle Kars,Doğubeyazıt ve
İstanbul’a biraz ağırlık verildiğini düşünmekle birlikte diğer illerden de
fotoğraflar vardı. Genel olarak manzara değilde, insanlara yer verilmişti.
Şahsen genelde manzara resimlerim diğerlerine göre iyidir. Sergide fark ettim ki
asıl ustalık insan fotoğrafı çekebilmekte. Fotoğraflarda insanların
yüzlerindeki ifadeler oldukça çarpıcıydı. Hatta kadraja giren insanların yüz halleri sanki yaşadıklarını, sıkıntılarını, mutluluklarını yansıtıyormuşçasına
fotoğraflarda yer alıyordu. Ben ise o doğallığı millet makineye bakmazken bile
yakalayamıyorum kardeşim. Neyse…
Bazı fotoğrafların ise
kafamda sanki hareket ettiğini söyleyebilirim. Nitekim Doğubeyazıt’da çekilmiş
bir fotoğraf belki de köyün tüm çocuklarının oynarken durduğu o an sanki donuk
değil, hareket ediyordu. Aynı ülkede yaşıyoruz ama aramızda dağlar kadar fark
var. Sergi genel olarak Anadolu’dan yer değil de insan manzaralarına
odaklandığı için empati kurma imkanı veriyordu. Sadece tek eleştirim(haddime mi
gerçi tam bilemiyorum) resimlerde sanki biraz fazla photoshop kullanılmış
olmasaydı. Nitekim fotoğrafların Nuri Bilge’ye ait olduğunu düşünürsek daha
doğal olmasını beklerdim. Sanırım fotoğrafçılıkta photoshop kaçınılmaz bir
olay. Zaten ben de filtre filan koyuyorum o da photoshop sayılabilir. Neyse…
Sonuç olarak bir gidin görün derim. Çıkarken de ziyaretçi defterine bir iki şey çiziktirin. Bizim yazdığımız şeyi buraya koymuyorum yoksa bu yazıyı yazanın ben olduğuna inanmayabilirsiniz. Gidersiniz açın bakın,okuyun.
(PS bahsettiğim Yıldız Tilbe şarkısı. Çok sert https://www.youtube.com/watch?v=kjuqa2WB2Ng )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder