"Eğer TFF 5+3
kuralıyla devam etme kararı alırsa nolur?
Bana göre çok kötü bir
karar. Bunun milli takıma yardım ettiğini düşünen varsa gerçekten yanılıyor.
İtalya’da da yıllarca aynı düşünceyi savunduk. 1982’den sonra yabancılar ülkeye
gelmeye başlayınca homurtular oldu. Ondan sonra iki Dünya Kupası kazandık, iki
kez de finale kaldık. Bence federasyon öncelikli olarak ligimiz nasıl gelişir,
Avrupa’da sesimizi nasıl duyurabiliriz, teknik direktörlerimizi ve
futbolcularımızı Avrupa’ya nasıl gönderebiliriz; bunları düşünmeli. Avrupa’da
kimse Türkiye’de oynayan futbolcuları ve takım çalıştıran hocaları tanımıyor.
Çünkü kimse bu ligi izlemiyor! TFF’nin esas problemi bu olmalı. Genç oyuncular
burada Didier, Wesley gibi oyuncularla ya da Fenerbahçe’de Kuyt’la çalışma
fırsatına sahipler. Bu, dolaylı olarak milli takımınıza da katkı yapar. Bu
yüzden bence 5+3 tam bir felaket olur."
Yukarıdaki satırlar Mancini'nin 2014 Mart ayında özel bir dergi için verdiği röportajdan alıntı. Daha bir sene olmamış bunları söyleyeli. Sinyor'un Galatasaray'da ne kadar başarılı olduğu veya kalsaydı neler yapabileceği uzun bir tartışma konusu tabi benim şahsi fikrim 2-3 sene içerisinde yalnızca bir lig şampiyonluğu getirebilirdi. Nitekim halefi yine aynı İtalyan olan Prandelli belki de Galatasaray'a gelmiş en başarısız hocaydı. Bu iki hocaya kötü demek kariyerlerine baktığımızda oldukça güç. Aslında bu iki hoca için yapılacak en güzel tespit Türk futboluna uygun olmamaları. Peki bu evrensel spor neden Türkiye'de bu kadar farklılık gösteriyor ? Türk milleti yıllardır bu spor için deli olurken ve futbol piyasasında bu kadar para dönerken neden gidişat bu kadar başarısız ?
Mancini hakkındaki kişisel çıkarımım futbola sanki bir bilim gibi bakması. Nitekim bu bizde olmayan birşey, çünkü biz fiziğe dayalı ve motivasyonla takımlarımızın iyi sonuçlar almasını sağlayabiliyoruz. Hatta ulusal arenada fiziksel seviye yeterli oluyorken, uluslararası arenada o konuda da yetersiz kalıyoruz. Geriye ise sadece "gaz verme" kalıyor. Bu şartlar altında takımlarımızın kupadan kupaya koşmasını beklemek hayalcilik olur. Çünkü belli bir kurgu oturtulmadan, istikrar kazanılmadan yani kalıcı,stabil bir düzen kurulmadan başarılarımız saman alevi gibi yanıyor ve çok fazla ışık yaymadan ardından sönüveriyor.
Türkiye'de futbol yıllardır yabancı sınırlamalarıyla ilerletilmeye çalışıldı. Burada amaçlanan Türk futbolcuların daha çok oynamasını sağlamak, takımları yabancı istilasından korumak ve yerli oyuncu ihtiyacından dolayı kulüplerin altyapılarına önem vermesini sağlamaktı. Bu düzenleme ne yazık ki tutmadı. Çünkü aslında Türk futbolcuları kalitesiz değildi, Türk futbolcuları tembeldi. Futbolcular eğitimsizdi ve çalışmıyorlardı. Gerçek birer profesyonel gibi hareket etmiyorlardı. Bu yüzden de kumaşı iyi nice futbolcu hep kendi potansiyellerinin altında kaldılar. Türkiye'deki nüfus yoğunluğu, futbolculara sağlanan para ve futbola olan ilgiyi düşünürsek bu ülkede büyük oyuncular çıkmamasının başka bir anlamı olamazdı.
Yeni değişiklik bence de devrimden farksız. Öncelikle "sınırlı" bir sınırsızlık var, kadroda hala Türk oyuncular bulundurulmak zorunda. Bu bence oldukça makul. Ancak ilk 11'in hepsi yabancı olabilecek. Bu da makul bir sınırsızlık bence. Artık bir yerlinin kadroya girebilmesi için bir yabancıyı kesebilmesi lazım. Çünkü o oyuncunun yeri artık ilk 11'de hazır değil. Futbolcu bu yoğun rekabet ortamında formayı almak için çalışmak zorunda. Bir Türk futbolcusu bir Hollandalı'dan, Alman'dan, Brezilyalı'dan formayı almadıkça takımlarımız bu ülkelerinkine göre daha iyi olmayacaktır. Nitekim Türkiye'deki futbola ilgi göz önünde bulundurulursa bu duruma küsüp altyapılardan yerli oyuncular gelmemesi de söz konusu olamaz.
Bu düzenlemenin diğer artısı ise kulüplerin garanti olsun diye büyük paralar ödeyip yaşlı oyuncular almak yerine büyük paralar ödeyip genç oyuncular da alabilme olanağı yaratmasıdır. Nitekim bu duruma verilecek en güzel örnek Bruma. Artık genç yabancıların Türkiye'de gelişme olanağı elde ettiğini unutmamak lazım. Çoğunluğun kabul edeceği üzere yabancıları dışardaki büyük takımlara satmak daha kolay. Bu durumda da kulüpler çok ucuza alacakları Afrikalı, Doğu Avrupalı futbolcuları büyük paralara satıp kar edebilirler.
Son olarak da bu uygulamayla insanların milli takımı daha çok sahipleneceğini düşünüyorum. Nitekim son zamanlarda milli takım oldukça büyük prestij kaybına uğradı. TC vatandaşı olup da yabancı milli takımları seçen futbolcuların yabancı sayılacağını düşününce, milli takım tam manasıyla ülkemizi temsil eder bir hal alacak. Diğer takımlar yabancılaşırken milli takım daha da yerlileşecek.
Yazıyı uzatmamak adına bu durumun eksilerinden ve beklenen tehlikelerden bahsetmeyeceğim. Ancak bir risk alınacaksa bu taraftan alınması gerektiğini düşünüyorum. Futbol Türkiye'de oyuncularının günlük motivasyonuna, forma içinde gösterdikleri 'ruha' göre oynanmamalı, futbolcular özellikle çocuk yaşta ferarilere binecek maaşlarla alınmamalıdır. Çünkü hiç biri bu kadar kaliteli değiller. Sinyorunda işaret ettiği gibi Türkiye'de futbolcular daha profesyonel ve istikrarlı olmalı. Tıpkı Avrupa'dakiler gibi... Yoksa genel olarak ülkemizde 'malzemenin' yetersiz olması mevzu bahis değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder