Resim sanatını çok seviyor olmama rağmen bu dal hakkında çok fazla bilgim olduğu söylenemez. Sadece şehre gelen ünlü sergileri gezip vakit geçiririm. Bu noktadaki en heyecan verici deneyimim 2010 yılında Chicago'da gezdiğim bir sergide olmuştu. Tarihe olan merakıma paralel olarak müzede Ortaçağ dönemi sanatçılarının sergilenen tabloları beni oldukça etkilemişti. Bunun yanında tam olarak tablo gibi değerlendirilemezse de ülkemizde Salt olarak anılan sergi salonlarındaki çalışmalarda hiç istediğim tadı alamadım.
Ankara'daki Cermodern'de ise zaman zaman güzel sergiler oldu. Dali'nin, Van Gogh'un ve Edvard Munch'un orjinal olmasa da sergilenen kopyaları hoşuma gitmişti ancak yine de modern resimler bana hala bir çok açıdan ifadesiz geliyor, yoğun duygular hissettirmiyordu.
İstanbul'da geçirdiğim süre içerisinde biraz durağanlığımın arttmasından ya da çok fazla saçma sapan sergi gezdiğimden olsa gerek tablolar ve fotoğraflara durup baktığımda başka duygular uyandırmaya başlamışlardı. Bugünlerde ise bir dergi sayfasında Edvard Munch'un ayrılık ismini verdiği aşağıdaki tablosunu gördüm. Bu tablo sanırım gördüklerim içinde gerçekten beğendiğim bir modern sanat yapıtıydı.
Bu tablodan oldukça etkilenmiştim. İki tarafa ayrılan bir çift vardı, herşey bulanıktı ortada bir gül vardı ve kızın arkaya doğru uzayan suçu sanki eskiden kalmış bir izmiş gibi tablonun ortasına çizilmişti. Erkeğin suratı oldukça belliyken kızın yüzünün yalnızca silüeti görünüyordu. Hayalle gerçeklik, düşünceyle hakikat arasında güzel bir noktada duruyordu. Bir de tabi bunun yanında estetik olarak da oldukça hoşuma gitmişti. Bu tablo benim için birşeyler ifade etmiş bir çok şey anlatıyor haldeydi.
Sonrasında internetten ufak bir araştırma yaptığımda tabloyla ilgili şöyle bir açıklamaya ulaştım
"1890'larda Edvard Munch aynı imgelerin farklı varyasyonlarını tekrar tekrar kullanıyordu. - deniz üzerinde bir ışık sütunu, kumsalda sarışın bir kadın, siyahlar içinde bir yaşlı bayan, mutsuz bir adam vs.- Bunlarla sıkça oynayarak insanlığın değişik durumlarını ve ilişkilerini sembolize etmeye çalışıyordu. Burada bir adamın aşkına vedası çizilmişti. Diğerleri gibi, resim burada iki parçadan oluşuyordu ön plandaki nesne ki bu durumda ana karakter önde ve aktif olabilir (burda olduğu gibi) veya profilden ve düşünceli olabilir.Arka plandaki kişisel bakışı ise kendi kafasından veya kızın kafasından resme maziden bir bakıştı. Terkedilmiş adam ise geleceğe doğru gitmek için öne adım atıyor gibi gözüküyor fakat patikasının önünü kırmızı bir bitki kapatıyor ki bitki adamotunda olduğu gibi aşkı ve ölümü sembolize ediyor. Şu anda kapana kısılmış gibi gözüküyor. Hatta kızın sarı saçı adamın dünyasına girip kafasını okşuyor, onu buradaki gibi o ana bağlıyor ve anılarından kaçmasına izin vermiyor. "
Ben bu resmi Cermodern'de gördüm mü hatırlamıyorum ancak görseydim de arka plandaki anlamının ve bir takım duyguların bu kadar güzel anlatıldığını fark edemezdim herhalde. Sonuç olarak odama asmak için kanvas tablosunu aradım bir çok Munch resminin kanvası olmasına rağmen bu resminkini bulamadım. Anladığım kadarıyla çok ünlü bir resim değil.
Artık entel ortamlarda ressamlar üzerinden bir muhabbet döndüğünde "Benim favorim Edvard Munch yeaa" diyebilirim çünkü diğerlerini bilemiyorum. Peki sizce de güzel değil miymiş ?
Bence etkili bir resim, güzel buruk bir his bıraktı bende..
YanıtlaSil