23 Nisan 2015 Perşembe

KONYA/KARAPINAR KAMPI

     Bilenler bilirler, yakın zamanda okuldan mezun oldum. Bu durum ise önümde ucu bucağı olmayan bir boş zamanın doğmasına neden oldu. Geçen günlerde Konya'nın Karapınar ilçesi civarında yapılması planlanan bir kamp etkinliği vardı. Hava muhalefeti nedeniyle bu etkinlik geçtiğimiz haftasonuna kadar ertelendi. Benimde boş anıma denk gelince kampa katılma fırsatı buldum.




     Kamp İç Anadolu'da olacağı için hava şartları oldukça önemliydi. Çünkü çadırlarda konaklayacaktık. Elimizdeki çadır kış şartlarına uygun değildi. Ama bu çorak topraklarda kış kadar yaz da oldukça zorlu geçiyor. Biz belki de gidilebilecek en iyi zamanda gitmiştik. Hava İç Anadolu'da yapılacak bir kamp için ancak bu kadar uygun olabilirdi. Biz de çadırımızı, uyku tulumumuzu,erzağımızı alıp yola koyulduk. Özkekos ekibi olarak tam kadroyduk bir de yakın arkadaşımız fil kardeşim de teşrif etti. Yol boyunca bir arkadaşımız sağolsun onun playlistinden bol bol Breaking Bad'in içindeymiş hissi uyandıracak müzikler dinledik. İç Anadolu Amerikan filmlerindeki Meksika sınırı misali. Her taraf kum ve dümdüz. Yazları direkt beyne vuran sıcağı malum. Şehir hayatından çıkıp da bölgenin kılcal damarlarına doğru ilerledikçe bu durum daha çok hissediliyor. Tabi bu arada rotamız üzerindeki Konya'da durup da etli ekmek yemeyi ihmal etmedik.


     Grup toplamda yaklaşık 10 kişi kadardı. Benim de ilk defa orada tanıştığım Kaplan lakaplı İsmail abimiz liderlik ediyordu.(Kendisi iso denilmesini ister) Konya'da yemek yedikten sonra asıl etkinliğimizi yapacağımız Karapınar'a doğru ilerlemeye başladık. Karapınar oldukça büyük bir ilçe. Görünüş itibariyle eski bir kovboy kasabasını andırıyor.Yaptığım ufak araştırmalar sonucunda ilçede ve çevresinde 1960 yılından bu yana süren bir yeşillendirme çalışması varmış. Gerçekten ilçe çevresiyle birlikte doğa severler açısından bozkırlarıyla, çölleriyle, obruklarıyla, gölleriyle hatta lale bahçeleriyle oldukça güzel bir destinasyon. Bu kadar özelliği barındırdığı için şaşırdığımı itiraf etmeliyim. İlk etapta İso bize arazideki tipik özellikteki yerlerde kısa bir yürüyüş yaptırdı. Yürüyüş yaptığımız yer ilk başta bozkırken ilerleyen zamanlarda tam bir çöle döndü. Ekşiciler haklıysa eğer eski Türk filmlerinden olan Leyla ile Mecnun'da çöl sahneleri Karapınar'da geçmiş.


     Sonrasında ise kamp noktamız olacak olan Meke Gölü'ne gittik. Oldukça iyi bir hava ve güzel bir manzara vardı. Yaz yaklaştığından olsa gerek göl tam anlamıyla sulak değildi. Bu göl eski bir volkanın sönmesi sonucu oluşmuş. Tepesinde de bir krater vardı. Hatta biz baya zorlu bir parkur olsa da tepesine çıktık. Orada manzara oldukça güzeldi. Şehir hayatının boğuculuğundan sonra bu genişlik hissi bünyeyi oldukça rahatlatıyor.


     Gölün çevresine çadırlarımızı kurup tembel tembel takılmaya başladık. Akşama doğru fil kardeşim birçok malzemeden oluşan güzel bir kamp yemeği yaptı. Ardına makarna,irmik helvası ve çay da içince keyifler tavan yaptı. Şehirden uzak olduğumuz için karanlık çökünce yıldızlar ve yakamoz oldukça net görülüyordu. Hava rüzgarlıydı ve soğumuştu ama biz nispeten hazırlıklıydık. Bir kaç kişilik testi yaptıktan sonra saat 1 gibi herkes yatmıştı.


     Sabah peynir, zeytin, poğaça, kek ve pekmezle iyi bir kahvaltı yaptık. Sonra Ankara'ya dönmek üzere toplandık. Tabi yol üzerinde uğrayacağımız bir kaç nokta daha vardı. Bunlardan biri Çıralı Obruğu'ydu.


     Obruğun çevresinde ise Romalılar döneminden kalma mağaralar ve kaya mezarları vardı. Burada bir süre manzarayı izledikten sonra ayrıldık.


     Son olarak da bölgedeki lale bahçesini ziyaret ettik. Oldukça güzel bir manzara vardı. Demek ki çöl de olsa uygun şartlar altında toprak kullanılabiliyor.


     Bu şekilde etkinliğimizi bitirmiş olduk. Yaklaşık 1 gece 2 gün sürdü. Bahar ayı için kampçılık adına oldukça güzel bir lokasyon. Hem de parkurlar kolaydı. Acemi kampçılar için oldukça iyi. Tabi ki dönüşte yine Konya'da mola verip tandırımızı yedik. İnşallah Pangea gezi grubuyla nice etkinliklere diyelim